Mandala ve Zentangle… Zentangle ve mandala… ilginçtir, ikisine de inanılmaz ön yargılı yaklaşmıştım. Tıpkı birkaç yıl önce yaptığım nefes egzersizleri gibi. “Ya canım yıllardır nefes alıyoruz işte, bunun bir de egzersizi mi olurmuş?”. Oluyormuş.

Mandalayı da ilk yetişkinler için çıkan boyama kitaplarında görmüştüm. Oldum olası ıncık cıncık detaylı çizimleri sevmişimdir, ama boyama düşüncesi ilgimi çekmemişti. Kendim çizmeyi ise hiç düşünmemiştim, “O kadar sabırlı değilim” demiştim kendi kendime.

Sonradan öğrendim ki, aslında epey sabırlıymışım. Mandala çizmeye başladıktan sonra yer yer Zentangle desenleri çıktı karşıma, ama kısa sürede onları da es geçtim. Sanki kısıtlanıyormuşum gibi hissettim. “Ben kafama göre mandalamı çizerim” dedim.

İnsan bir öğrenir değil mi? Bir fark eder. Belli ki birisi “Bak güzel kardeşim, sen önyargılı yaklaşınca yanlış yapıyorsun, sana yararı olacak şeyleri görmüyorsun” diyor. Ben de inat ettim işte.

Üçünde de yanıldım. Bu yanılgımı itiraf etmekten utanmıyorum. Nefes egzersizleri de, mandala da, Zentangle da inanılmaz kapılar açtı önümde. Sadece dışarda değil, içerde de. Kendimi daha iyi tanımama yardımcı oldular.

Ben yoluma çizerek devam etmeyi seçtim. Kalem tutabildiğimden beri çiziyorum, ama mandala ve Zentangle sayesinde hem kendi yaptıklarıma farklı bakmayı öğrendim, hem de aslında bazı şeylerin nasıl öğretilmesi gerektiğini.

Bu kadar güzel bir deneyimi kendime saklamak bencillik diye düşünüyorum. Bu yüzden eğitim vermeye başladım, benim yaşadığım dönüşümü başkaları da yaşayabilsin diye.

Sizi de bu yolculuğa davet ediyorum.

Ha, bu arada, eğer “Acaba ben yapabilir miyim?” diyorsanız, cevabım KESİNLİKLE EVET. Çünkü hem mandala, hem de Zentangle, yetenek aramayan, eli kalem tutan herkesin yapabileceği bir şey.